3/15/2010

alice in aliceland

Alice... Mutlu bir sondan ziyade kendini keşifle ilgilenen, bunu da başarılı bir şekilde en öne taşıyan masallardan biriydi benim için (bir diğeri için: oz büyücüsü). Boyutlararası tadıyla yazdığım şeylere de yansıyan güzel bir ışığı vardı hafızamda. Tüm var oluşu eşit sayan, konuşan hayvanlarla insanların aynı kefede olduğu, tüm varlıkların 'birey' olduğu ışıltılı bir ütopya. Her ne kadar yazarının  hayatı aydınlatılmamış spekülasyonlarla dolu da olsa bu esere bakış açımı değiştirmedi hiçbir zaman. Can sıkıntısının zihnimi duvara yapıştırdığı zamanlarda, hemen ayağımın dibinde açılmasını istediğim o tavşan deliği, sınırsız sonsuz düşme isteği, en dibe vardığımda değişen 'herşey' ve yeni perspektifimle küçülmek, büyümek.. Aynı kıyafetle, hatta fazlasıyla hırpalanmış çıktığım o deliği (deliliği) bambaşka 'birşey' olarak ardımda bırakmak. Evet içine düşmek istediğim çok delik var ve geçirmek istediğim çok fazla değişim... 
Düşmekte bir sanattır bir sorun var sadece,

en büyük delik içim:)

Hiç yorum yok: