1/30/2013

life of pi

görselliğine vurulurken alt metinlerin ellerinizin arasından yağ gibi aktığı, bir kere izlediğiniz takdirde bu metinleri tam olarak farketmenizin pek mümkün olmadığını düşündüğüm muhteşem görsel deneyim..

renkler.. sesler.. deneyimler..

empatinin tavan yaptığı, yer yer 'film lan bu! kaptırma kendini' diye seslenen ön frontal korteksinize atılan amigdala tokatı (evet beyin biliyorum)

Nietzsche’nin 'Gerçekten kül olmadan kendinizi nasıl yenileyebilirsiniz.' diye bir lafı var. Birçok insanın aksine kendisi çok optimist bulurum ben. Hiçlikle, karanlıkla, yalnızlığın yalnızlığıyla anlatmaya çalıştığı şeyi 'Ölmeden önce ölünüz.' düsduruna benzetirim çünkü.

İşte o yalnızlığın da yalnızlığına, tanrıyla aranda teslim edilmek üzere bir candan başka birşeyin kalmadığı o ürkütücü samimiyet anını işleyen bir film life of pi.

yer yer in to the wild, yer yer tarsem, yer yer büyük yüce birşeyler yalayıp geçiyor hafızanızı..

hep tetikte, hep an'da ve orada olmanın yoğunluğuyla yoruyor.

-----

feci güzel, izleyin.






Hiç yorum yok: