4/22/2010

halı eror


tasarımcı: richard hutten

mimar nathalie wolberg' in paris yakınlarındaki home ofisi :) kim?

low ink pillow


tasarımcı: Thomas Dabner

sözleri çok eğlenceli kendisi de:)

4/20/2010

your not everything / everything's not you

your not everything / everything's not you

volkanik bir faaliyet yüzünden hiç tatil ertelememiştim:D hele bunu ülkeden çıkıp, uçağa bir kala bir durumda yapacağım aklıma bile gelmemişti. gülme krizleri eşliğinde adını kesinlikle söyleyemediğimiz bir dağın azizliğine uğradık, tek tesellimiz bi hafta önce gitmemek oldu! :D ya dönemeseydik... volkan durulana kadar biletleri erteleme kararı aldık. artısı, kendime güzel bir bavul ve kaykay çantası almam oldu şimdilik:) gitar ve kaykay dersi derken bi taraftan kurabiye dersi fikri çıktı! iddalıyım dünyanın en absürt kurabiyelerini yapacağız!

aldığım en sevimli doğumgünü pastasını dün yedim:) ve masaya en kafa düşüren yemeğini.

fazla mı sakinim? bana mı öyle geliyor :D

4/16/2010

nerede?

müzikle ilgili ev aksesuarları

tasarım: rocket design

nerede?

Seed Cathedral



Seed Cathedral: Shanghai Expo 2010, Birleşik Krallık standı

video için

istersen uyuma!

Hotel Fox un birbirinden şirin odalarından birisi, en sevdiğim

tasarım: smarin

antioksidan duş başlığı

nerede?
tasarım: Singgih Kartono

tasarım: 5.5 Design

ben bugün...

hafta içi yaşamayı özledim, paramparça yaptığımız zamanı sadece mevsim döngüleriyle yaşamayı özledim. tüm yaratıcılığımı soğuran modern çalışma düzeninden sadece başıma ağrı sokan hafta sonları uzaklaşabiliyor olma fikri canımı sıkıyor. 


'spontane yaşamama izin verin çok daha verilmli olurum' cümlesiyle 'yok ben böyle iyiyim bana ne dayatılıyorsa alırım' cümlesi arasındaki ince çizgide yürüyen az insan var. soru soran, cevapları kazıyarak bulan çok az insan var. bulduğu cevapları yaşayan çok çok daha az insan...


less is more:)


yarın bir aksilik olmazsa bu saatlerde saraybosna'da olacağım. beynimi yoracak kitaplarla birlikte güzel bir dalmaçya kıyısı tatili.


bu, 'iyi ki doğdum' diyeceğim bir yerden bakacağım gökyüzüne demektir.

4/14/2010

rilke

....bütün kentler birbirinin aynıdır böyle gecelerde
hepsi bayraklar içindedir
ve fırtına yapıştığında bu bayraklara,
birini saçlarından yakalarcasına,
götürürler, sınırları da
nehirleri kadar belirsiz bir ülkeye.
bir havuz yerleşir o zaman bütün bahçelere,
her havuzun kenarında aynı ev,
her evin içinde aynı ışık;
ve bütün insanlar çok benzerler 
birbirlerine, örterler yüzlerini elleriyle....

(rainer maria rilke)

imogen'den 'canvas'ı dinlerken aklıma geldi. ne çok severim bu adamın şiirlerini, kendisini :) aşık olduğu kadını da severim bu arada

imogen heap / ellipse / yine çoşmuş:)

beyin kanamasıyla gelen yükseliş

arkadaşım gönderdiğinde videonun uzunluğunu farkedip yarım bıraktım... birkaç gün sonra izlediğimde, beni koltuğuma çivileyeceğini düşünmeden tabi


high fashion protection (!)

louis vuitton gas mask
tasarımcı: diddo velema


good job

tasarımcı: Vicente Garcia Morillo

matt i hatırladınız mı?

1, 5 sene kadar önce izlemiştim, defalarca üst üste. Projenin sevimliliğinden mi, uzun zaman önce gömdüğüm 'özgürlük' duygusunu hatırlattığı için mi, şekil kaygısı olmadan yüksek bir çocukluk duygusunu özlettiği için mi bilmiyorum. ne zaman izlesem karnıma minik bi kramp sokup, beynimin tüm ısrarlarına rağmen gözlerimi doldurabiliyor:) 

ben de, neden?, niye ki?... ile başlayan ve sonu gelse de sonuca bir türlü bağlayamadığım cümlelere neden oluyor, kafama kafama vuruyor aferin matt..

helmi cik

her gördüğümde istem dışı gülmeme neden olan kedi cinsi scottish fold. fotodaki kedinin adı da helmi bir kediye bu yapılır mı yapılmış. :)

4/13/2010

en etkili mecra

ufo reklamı

efsane kedinin sırrı çözüldü

Kedi figürünün adı: Maneki NekoJapon kültüründe çok önemli yeri olan ve özellikle tüccarların dükkânlarına bolluk ve bereket çağırdığına inandığı bir japon halk sembolüdür. Anlamı çağıran kedi olan maneki nekonun bir çok farklı versyonunu halen Japonya'da bir çok dükkânın kapısında ya da kasanın yanında görmek mümkündür. devam edelim...

sanırım türkiyedeki en ünlüsü nişantaşındaki pastacının vitrininde durandır:)

GB (bkz gereksiz bilgi)

"Keçiboynuzunun içerdiği çekirdeklerin her biri 0,2 gram gelir. Bu çekirdeklerin ebatlarına bakılmaksızın her biri aynı ağırlıktadır. Yani, tek bir harnup çekirdeği 0,2 gram ağırlığındadır. Bu 0.2 gram ağırlık neden bu kadar mühim diye soracak olursanız, cevabı eski çağlara kadar dayanır. Antikçağda ve daha öncesinde altın ve kıymetli taşları hassas olarak tartabilmek için keçiboynuzunun çekirdekleri kullanılmıştır. Günümüzde de 0,2 gramın karşılığı 1 Karat olarak kullanılmaktadır. Kıymetli taş veya metal satanların kullandıkları 1 Karat buradan gelmektedir. Karat kelimesi keçiboynuzunun (harnup) latince adı olan “Ceratonia” dan türetilmiştir. Beş tane keçiboynuzu çekirdeği 1 gram ağırlığındadır." Prof Dr İbrahim Saraçoğlu

yine Balenciaga

yorumsuz



Alexis Raimbault un casio için hazırladığı görseller

2009 da Sydney'de gerçekleşen bir sokak sergisinden (Live Lanes – By George! )

tetr-i saat

hem saat hem tetris, yorum yapamıyorum...

:)

pixels


Written, directed by : Patrick Jean paylaşan: pınar:P

ana kart hediyelikler

mobile evolution

matruşka bebekler gibi her telefon kutunun içinden daha gelişmiş modelde bir başkası çıkıyor sevimli.

oyy!

yaşasın minimalizm

kalp kolye (!)

böyle bir hediye aldığında etkilenmeyecek bir kadın tanımıyorum (kardiyaloglar hariç) 

4/12/2010

bu da takigurumi!

giderayak dibimizi düşürdü kardeşimiz.


casio

işine aşık birinden satın aldığım için daha bir çok sevdim saati, o minicik dükkandaki özen, düzen. kullanılan türkçedeki akıcılık zerafet:). dijital saat sevmemin sebeplerinden biri de rakamları çift görmek isteme sevdamdır:) 11.11 22.22 gibi bir nedeni var elbet:)

lock n lock

senelerdir çantada taşımak için doğru düzgün bir su matarası arıyordum, sıradan birşey olsun, kullanımı kolay olsun kaya gibi sert bir plastikten olmasın, ağız kısmı ince spor mataralarından olmasın isostar gibi ya da leğenimsi bir genişlikte (!)  sızdırmasın vs. ne kadar basit di mi arayın görün :) ama buldum galiba, memnunum. OH! 

4/09/2010

nerede?

nerede?

charabento?

özellikle uzakdoğu ülkelerinde yaygın olan bir tür yiyecek kültürüne verilen isim. Kyaraben ya da charaben, karakter (character) ve bento (japonca evde dışarıda yenmek üzere hazırlanan yiyeceklere verilen isim) kelimelerinden meydana geliyor.

japonların özenle alakalı psikopatlıkta sınır tanımadığının bir ispatı daha:)


nedir?

köylü / mafya

az önce arkadaşım paylaştı, bir çeşit frp ayarı gurup oyunuymuş, denenebilir:

Nasıl oynanır?: Oyun 5+ kişiyle oynanır. 2 kişi mafya digerleri köylü olacaktır, kura cekilir. Herkes mafya mı köylü mü olduguna bakar. daha sonra gözler kapatılır sadece mafyalar gözlerini acıp birbirlerini görürüler.sonra herkes gözlerini acar ve oyun başlar.amac mafya isen birbirini çaktırmadan korumak ve eletmemektir.eger köylü isen diger köylüleri koruyup mafyaları eletmektir.oy birligi ile eleme yapılır.son kalan 3 kişide hangi grup fazla ise o kazanır.tamamiyle konuşarak ve hal,hareketlere bakarak karar verilen bir oyundur.
japon tuvalet terliği, gayet net belirtilmiş karıştırmaya imkan yok

BJD mi?!


Ball Jointed Dolls kısaltması, bakmaya kıyamadığınız güzel bebek çılgınlığının yeni adı. oldukça pahalı oldukları için genellikle 'büyükler için oyuncak' kategorisine girebilir. her parçasını, gözleri vs dahil, kıyafetlerini vs ayrı ayrı satın alıp kendi 'muhteşem idoru'nuzu ( japonca idol demek:D)' yaratıyorsunuz. insanların kusursuz güzellik fetişinin ne gibi pazarlar yaratacağının güzel bir göstergesi. yoksa japon kompleksinin mi demeli?:)

dreamers


en son bir LOTR replikasını almıştım 'one ring'i' severek kullandığım bir aksesuar oldu. Oldukça ilgililer maillere vs hemen yanıt geliyor kolyem ertesi gün elimdeydi:) pembe darth vader'a bayıldım, bu arada bu tasarım meme kanserine karşı duyarlılığı artırma kampanyası 'pembe kurdele' hareketini destek için yapılmış . bu konseptte daha çok dükkan açılmalı hayalgücünün ayak altına alındığı yurdumda.. 

release the kraken!

Bir sinema klişesi:)

the imaginarium of dr parnassus

Heath Ledger'i ilk 99 yapımı '10 Things I Hate About You' filminde görmüş ve çok sevmiştim. Hani şeytan tüyü derler ya ondan vardı kendisinde, sonrasında oynadığı tüm filmleri iyi kötü ayırdetmeden izlemeye çalıştım, sırf performansını görmek için. Öldüğünde eşekten düşşe döndüm tabir-i caizse, İzlediğinin bir 'film' olduğunu unutturabilen muhteşem bir yetenekti. the imaginarium of dr parnassus birçokları gibi benim de aylardır sabırsızlıkla  beklediğim bir filmdi. Kurgusu, hayalgücünü tetikleyen muhteşem sahneleri ve tabiki Heath için. Felaket bir sinemada izleme talihsizliği dışında çok keyif aldığımı söyleyebilirim. Tekrar tekrar seyredeceğim için üstünde durmadım:) Gerçekten rol yapmayıp o rolü yaşayan oyunculara daha çok ihtiyacı var sinemanın diye düşünüyorum belki johnny depp' i de bu kadar sevme nedenimiz budur. Karayip korsanlarındaki jack sparrow rolünü istediği gibi değiştirdiği için yönetmenle gerilmiş oldukları söylentileri vardı o dönem  ve  sonunda herkesin iyiki değiştirmiş dediği bir performans çıktı ortaya. Ölümüne grunge bir ortamı, vector ağaçların arasında gökyüzüne uzanan merdivenleri, heath ledger'i, faust'u, Terry Gilliam ve Tarsem filmlerini, seviyorsanız tasarımcı ya da sanatçıysanız mutlaka izleyin.  

4/08/2010

ERDEM

Hussein Chalayan dan sonra 2. londra çıkarması denebilir

bilmeyen var mı? :)

Pin Up denince akla ilk gelen isimlerdendir. İlginç bir hayat hikayesi var photoshopsuzdur, doğaldır.

kim?

site içerisinde onun gibi giyinmek isteyenler için bir satış bölümü de var:) alasım geldi birkaç elbise

nerede?